manyaq.com hoşgeldiniz
  AşK SeVmEkTiR
 



                    DÜŞLERİMDE KALSI SEVDAM...

Gökyüzü zifiri karanlıkken,pembe bir dünyada elele bu sevdanın içindeydik senle…
Ve birlikte sonsuz olmaktı temennimiz.
Çocuksu düşlerimiz vardı,sadece ikimizin olduğu…
Zamanda uzun,yaşamda kısa olan bu aşkta;
En güzel sevinçleri,en güzel anıları paylaştık,sevdaya dair çok şey öğrendik. Sevmeyi,gülmeyi ve terk etmeyi öğrettin bana,yaşamın sevince anlam taşıdığını gösterdin…

Sevdim seni !
Can verip yollara düşecek kadar,
Kimsenin gücü yetmeyeceği kadar sevdim.

Uykularımızı paylaştık seninle,bir gece değil gecelerce uykusuz kaldık.
Aşkımız için zamansız sevdik birbirimizi,umarsız,çıkarsız,yalansız…
Dünyalara sığmayacak aşkımızı küçük yüreklerimize sığdırdık,
Ayrılıklarımızı yaşanmamış saydık,
Öyle ki hep birlikte olmalıydık.
Sözler verdik birbirimize tutamayacağımızı bile bile…

Sonra ayırdılar bizi;
Kimseler düşünmedi ! seni,beni,sevgimizi.
Sensiz hayat yoktu.
Söz vermiştim sana,sevdama söz…
Yaşayamazdım…bu sevdayı içime gömüp,seni bırakamazdım.
Aldırış etmedim kimseye ayrılmadım senden.
Sonra sen istemedin beni,sevdamın taşıyamayacağı sözler söyledin,bu aşkı hançerledin…sevdiğim ne yapar bile demedin,ama ben bıkmadım…

Şimdi ise ayrılığımızın en karasında kara sevda oldu sevdam.
Sen belki unuttun,ama ben unutmadım,unutamadım.
Yeniden başlamak için çok çabaladım,olmadı,nafile…
Sadece DÜŞLERİMDE KALDI SEVDAM…

Şimdi sen yaşıyorsun,beni öldürdün,yüreğinde bana ait bir iz bile yok.
Hatırla söz vermiştik sevdamıza,yaşadıkça bu aşkla beraber olacağımıza…
Yalanmış oysa…gittin hayatımdan ama sevdan hep benimle.
Bir gün üstümde çimenler bittiğinde bile sevdan yaşıyor olacak.
Beni umut kurşunuyla vurdun ! ama onu öldüremezsin…
Çünkü;sevdaya kurşun işlemez gülüm…

 

                            NEDİR AŞK DENİLEN ŞEY...? 

 

Nedir şu AŞK…?Aşk hayatın hazırladığı e güzel sürprizdir. Bu yüzden de kalpleri ne zaman ele geçireceği hiç belli olmaz. Daha ne olduğunu bile anlayamadan onun hükümdarlığına gireriz. Onu anlatmak için uzun sonu gelmez cümlelere gerek yoktur.”ÂŞIK OLDUM.” Demek yeterde artar bile. Çünkü aşkın dili tektir.

   Aşkın zamanını biz ayarlayabilseydik eğer ve kime neden âşık olduğumuzu anlayabilseydik aşkın sırrını da çözerdik herhalde. Ama o zaman da aşkın insanı alıp götüren büyüsü tamamen kaybolmaz mıydı?

     Aşkın zamanı yoktur hep hazırlıksız yakalar insanı. Sevgilinizin olması, bir ayrılığın taze yaralarını kapatmaya çalışmanız, ailenizden çekinmeniz, bağlılıktan korkmanız bile onun hiç mi hiç umurunda değildir. İşte aşk bütün bunlara tek başınıza karşı gelebilme yürekliliğidir. belkide yeni bir hayata geçebilme yolu…

     Aşkın ne zaman geleceği belli olmadığı gibi ne zaman gideceği de hiç belli değildir. Fazla vakti yoktur onun. Uzun süre beklemeye ve bekletilmeye tahammülü de yoktur. Bir başka göze bakmaya başlaması o kadar da zor değildir çünkü…  Aşktan değil, onun kaçmasından korkun ve doğruluğuna yanlışlığına bakmadan sonuna kadar savunun aşkınızı.

    Biliyor musunuz, hayat zaten kocaman bir yalan, bu kadar sahteliğin içinde gerçek ve doğru olan tek güzellik AŞK…

                                                   LÜTFEN ONA HAKSIZLIK ETMEYELİM


                                      ŞU AŞK DEDİKLERİ….

Aşk için söylenecek sözler bitmez.. Söylenebilecek Çok söz var zaten. Tarif etmesi zordur şu aşkı..
Güne her zamankinden daha erken başlarsınız. Sanki kendinizi günler boyu uyumuş gibi hisseder ve gayet formda olursunuz. Gözlerinizin içi gülmeye başlar, yanaklarınız pembeleşir, acayip güzelleşirsiniz. Sizi gören “şıp” diye aşık olduğunuz anlar. Müzik kadar aşk da ruhun gıdasıdır.

Bir anda alışveriş delisi oluverirsiniz. Ama bu tam bir çılgınlık aşamasındadır. Yepyeni giysiler, kokular ve makyaj malzemeleri alınır. Farklı bir tarzın deneme çalışmaları da başlamıştır. Dolaptakilerin ise pabucu çoktan dama atılır.

Önceleri gözünüze çarpmayan ya da çarptığı halde aldırış etmediğiniz kilolarınız ve can düşmanınız selüloitler, başınıza dert olur. Her daim ayna karşısında onlardan nasıl kurtulacağınızı düşünürsünüz. Ve paranızın büyük bir kısmını kremlere ve spor merkezlerine bağışlarsınız.b

Patlamış mısır, cips ve kola. Bir anda hayatınızın vazgeçilmezleri arasına girer. Aşk sayesinde atıştırmalarınız had safhaya çıkmıştır.

İş güç hak getire! Sorumluluklar kendini bir anda “top on” listesinin alt sıralarında bulur. Patronunuzun imalı lafları bile dikkatinizi çekmez. Varsa yoksa “O”dur. Eee, ne de olsa listenin başına yerleşmiştir.

Sizi görenler nedensiz sırıtmalarınıza ve ağzınızın artık kulaklarınıza yapışmasına, herkese hatta hoşlanmadığınız insanlara bile sevgi dolu davranmanıza bir anlam veremezler. Halbuki siz yeni aşkınız sayesinde dünyanın en mutlu insanısınızdır. Varsın sizi anlamasınlar.

Paranoyak olup çıkarsınız. Yemeden içmeden habire, onun hakkında sürekli ya beni aldatıyorsa, bugün hiç aramadı, ya başına bir şey geldiyse gibi paranoyalar üretir, sizin yanınızda olmadığı zamanları kendinize işkence saatleri haline getirirsiniz.

Onunla geçen süre, nedense su gibi akıp geçer. Onu her gün görmek için bilumum yalanlara başvurup, en yakın arkadaşınızı bile satarsınız.

Kalp atışlarınız normale dönmez. Hele onu görünce, adrenalin miktarınız maksimum noktalara sıçrar. Elleriniz, titrer midenize kramplar girer.

 

 

                             AŞK SİZİ EVERİR…..

Yüzünüz aydınlanır, gözlerinizin içi güler… İşten güçten de hayır gelmez… Aşık olduğunuz 1 kilometre uzaktan anlaşılır… Çünkü aşk, varlığını açıkça belli eder.
AŞK nelere kadirdir” derler de inanmazdık. Aslına bakılırsa gayet yerinde bir söz bu.
Çünkü aşk bizi kendi denizinde yolculuğa çıkarırken, ruhumuzu da bir o yana bir bu yana sürükleyip bir başkalaştırır. Hatta zaman zaman kendimizle ilgili şaşkınlıklar yaşar, çevremizdekilere de yaşatırız. Neler mi yaparız? İsterseniz yazımıza bir göz atın…

Hareketler belli eder

* AŞIKSINIZ, seviyorsunuz, sevdiğinizin bile farkında değilsiniz. Ama sözleriniz, hareketleriniz sizi çoktan ele veriyor. Sanki bir anda siz “siz” olmaktan çıkıyor ve yepyeni bir kişiliğe bürünüveriyorsunuz. Bakalım aşk size neler yapıyor, neler yaptırıyormuş!

* GÜNE her zamankinden daha erken başlarsınız. Sanki kendinizi günler boyu uyumuş gibi hisseder ve gayet formda olursunuz.

Acayip güzelleşirsiniz

* GÖZLERİNİZİN içi gülmeye başlar, yanaklarınız pembeleşir, acaip güzelleşirsiniz. Sizi gören “şıp” diye aşık olduğunuzu anlar. Unutmayın ki, müzik kadar aşk da ruhun gıdasıdır.

* BİR anda alış-veriş delisi oluverirsiniz. Ama bu tam bir çılgınlık aşamasındadır. Yepyeni giysiler, kokular ve makyaj malzemeleri alınır. Farklı bir tarzın deneme çalışmaları da başlamıştır. Dolaptakilerin ise papucu çoktan dama atılır.

* ÖNCELERİ gözünüze çarpmayan ya da çarptığı halde aldırış etmediğiniz kilolarınız ve can düşmanınız selülitler, baş derdiniz olur çıkar. Her daim ayna karşısında, onlardan nasıl kurtulacağınızı düşünürsünüz. Ve paranızın büyük bir kısmını kremlere ve spor merkezlerine bağışlarsınız.

İşinizden hayır gelmez

* PATLAMIŞ mısır, cips ve kola. Bir anda hayatınızın vazgeçilmezleri arasına girer. Çünkü aşk sayesinde atıştırmalarınız had safhaya çıkmıştır.

* İŞ GÜÇ hak getire! Sorumluluklar kendini bir anda “top on” listesinin alt sıralarında bulur. Patronunuzun imalı lafları bile dikkatinizi çekmez. Varsa yoksa “O” dur. Ee, ne de olsa listenin başına yerleşmiştir.

* SİZİ görenler nedensiz sırıtmalarınıza ve ağzınızın artık kulaklarınıza yapışmasına, herkese hatta hoşlanmadığınız insanlara bile sevgi dolu davranmanıza bir mana veremezler. Halbuki siz yeni aşkınız sayesinde dünyanın en mutlu insanısınızdır. Varsın sizi anlamasınlar.

* PARANOYAK olup çıkarsınız. Yemeden içmeden ha bire, onun hakkında sürekli ya beni aldatıyorsa, bugün hiç aramadı, ya başına bir şey geldiyse gibi paranoyalar üretir, sizin yanınızda olmadığı zamanları kendinize işkence saatleri haline getirirsiniz.

Midenize kramp girer

* ONUNLA geçen süre, nedense su gibi akıp geçer. Onu her gün görmek için bilimum yalanlara başvurup, en yakın arkadaşınızı bile satarsınız.

* KALP atışlarınız bir türlü normale dönmez. Hele onu görünce, adrenalin miktarınız maksimum noktalara sıçrar. Elleriniz titrer, midenize kramplar girer.

 

 

                   BAĞLANMAYACAKSIN!!!

 

Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne
"O olmazsa yaşayamam." demeyeceksin
Demeyeceksin işte
Yaşarsın çünkü
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki


Çok sevmeyeceksin mesela,

O daha az severse kırılırsın
Ve zaten genellikle O daha az sever seni,

Senin O'nu sevdiğinden
Çok sevmezsen, çok acımazsın


Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem
Çalıştığın binayı, masanı, telefonunu,

Kartvizitini...


Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin
Senin değillermiş gibi davranacaksın
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın


Çok eşyan olmayacak mesela evinde
Paldır küldür yürüyebileceksin
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,
Çatılarin gökyüzüyle birleştigi yerleri sahipleneceksin
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları...
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak
"O benim" diyeceksin
Mutlaka sana ait olmasını istiyorsan bir şeylerin...


Mesela gökkuşağı senin olacak
İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın


Mesela turuncuya, ya da pembeye
Ya da cennete ait olacaksın


Çok sahiplenmeden,
Çok ait olmadan yaşayacaksın
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmis gibi,
Hem de hep senin kalacakmıs gibi hayat
İlişik yasayacaksın
Ucundan tutarak... 

 

 

 

                               HaYaT  DeRsLeRi…..

Herkes kendi tercih ettiği şekilde yaşar. Ama siz yine de bu hayat derslerine bir göz atın. Belki de kötü giden hayatınızı iyiye çevirebilecek bir ipucu vardır.

* İyice tanımadan hiçbir insana bağlanma.
* Bitmemiş ilişkilerin üzerine ilişki kurma, acı çeken sen olursun.
* İyice soruşturup diğer insanların da haklı olabileceğini düşün.
* Seni takmayanı sen dr takma, konuşmayanla asla konuşma.
* Güvenmediğin biriyle asla flört etme.
* Yalanını yakaladığın kişinin düzelebileceğini düşünme. * İnsanlara doğru değer ver, haketmeyenleri sil.
* Kimseye yalvarma.
* Asla dönüp de arkana bakma.
* Sır tutmasını bil.
* Dostlarının yeri ayrı, sevgilinin yeri ayrı. Sevgilin için dostlarını, dostların için sevgini satma.
* Hakettiğin sevgiyi alamadın mı? Kendini üzme, sorun sen değilsin.
* Kimsenin lafıyla dolduruşa gelme, ama aklının bir köşesinde de tut.
* Bir ilişkiyi kafanda bitirdikten sonra iki çift tatlı söz, iki damla gözyaşı için asla yumuşama.
* Seni sevenlerle kullananları iyi ayırt et.
* Seni dinleyip anlamaya niyeti olmayanlarla tartışma.
* Emrivaki oluşturulan dostlukları kabul etme.
* Eğer verdiğin o kişide kalmıyorsa ikinci bir sır şansı verme.
* Dostun olacak insanları bazı kriterlere göre belirle.
* Kendini öven insanlardan kaç.
* Karşındakinin doğruyu söylediğini varsayma.
* Kendine saygını yitirmene neden olacak hiçbir şey yapma.
* Sorunun olduğunda insanlar zaman ayırıp seni dinliyorlarsa onların öğütlerini gözardı etme.
* Göz göre göre su birikintilerine taş atma, mutlaka üzerine sıçrar.
* Gözyaşlarının değerini bil. Onları haketmeyenler için harcama.
* Sana bahşedilen zekayı kullanmayarak Allah’a hakaret etme!
* Senin zekana inanan insanları hayal kırıklığına uğratma.
* Kendini sev.
* Alkol alınca kontrolünü yitirenlerle asla tartışma.
* Dışarıdaki güneşe bakıp gülümse ve önünde koskocaman bir gelecek olduğunu unutma.
* Dostluğunla yetinmeyenler için hiçbir fedakârlık yapma.
* İnsanları kaybediyorsun diye ağlayıp sızlama, ama kazandığın insanların değerini bil.
* Kimseye taşıyabileceğinden fazla değer verip bununla övünmesine fırsat verme.
* Güvenmediğin kimseye aleyhine kullanılabilecek hiçbir koz verme.
* İstediğini almak için asla duygu sömürüsü yapma.
* Sana duyulan sevgiyi ve güveni istismar etme.

 

 

                     ONU UNUTABİLDİNİZMİ?:…..

Ondan ayrılalı çok uzun bir süre olmadı ama hala altı ay önceki üzgün ve bezmiş modunuzda mısınız acaba? Kendinize soracağınız birtakım sorularla bu duruma bir cevap bulabilirsiniz. * Sabah kalktığınızda ve gece yatarken onu düşünüyor musunuz?

Cevap “Evet”se: Eski aşkınızın arada sırada aklınıza gelmesi çok normal fakat eğer hala yaralarınızla yaşıyorsanız özel bir yardım almanız gerekebilir. Hayatınız çok değerli ve geçmişe takılarak üzülecek zamanınız yok. En iyisi yolunuza devam edin.

Cevap “hayır”sa: O zaman bu yazıyı okumaya devam edin.

* Hayata ilk ayrıldığınız günkü gibi kara gözlüklerle mi bakıyorsunuz?

Cevap “Evet”se: Karamsarlığınız ve amaçsızlığınız geçmemiş demektir. Sevgilinizden uzun süredir ayrısınız ama hala geçmişle yaşıyorsunuz. Bunu yenmeye çalışın. Hayatınızın tadını çıkartmayarak büyük bir suç işliyorsunuz.

Cevap “Hayır”sa: İşte bu harika! Bütün yaşadıklarınızı önümüzdeki günlerde yaşayacağınız yeni ilişkilerinize eğlenceli bir malzeme yapabilirsiniz.

* Yeni şeylerle ilgilenmeye başladınız mı? Yeni hobiler edindiniz mi?

Cevap “Evet”se: Harikasınız. Kendinizi daha iyi ifade edecek yollar bularak kendini keşfetmek harika bir şeydir.

Cevap “Hayır”sa: Neyi bekliyorsunuz? Çok mu meşgulsünüz? Çok mu üzgünsünüz? Hadi ama ilgilenebileceğiniz bir sürü şey var ortalıkta. Hayatınıza renk katmak için bundan daha iyi bir zaman olamaz.

* Seksi iç çamaşırları giyiyor musunuz?

Cevap “Evet”se: Tek kelimeyle mükemmelsiniz!

Cevap “Hayır”sa: Bir şeyi yapmak için özel bir anın gelmesini beklemeyin. Güzel iç çamaşırlarınızı kendinizi seksi hissetmek için, her şeyden önce “kendiniz” için giyin.

* Kendinizi şanslı hissediyor musunuz?

Cevap “Evet”se: Evet bayanlar bu duyguya sıkı sıkıya bağlı yaşayın. Her gün size çok büyük şanslar getirmeyebilir ama unutmayın ki hayat çok güzel ve hayattasınız!

Cevap “hayır”sa: Kendinizi şu an mı şanslı hissetmiyorsunuz yoksa hep mi böyle düşünürsünüz? Hakim olan duygu şanssız olduğunuzsa hayatınızda

 

        Yıllar sonra bir gününüz böyle olsun ister miydiniz?

  Huzur evinin kapısından hızlı adımlarla giren ve halinden 60-70 yaşlarında olduğu anlaşılan kadın, girişteki danışmadan bir şeyler sorar.
    Danışma memuruyla aralarında geçen ve kısa süren konuşmadan sonra aradığı şeye bir an önce kavuşma heyecanıyla olsa gerek daha bir hızlı adımlarla merdivenlere yönelir.
    Kapı numaralarına bakarak ilerlemektedir koridorda. Ve hışımla dalar 24 numaralı odaya…
    Bir yatak, çelik bir elbise dolabı, küçük, formika kaplı bir sehpa, dayanakları ahşap bir tek misafir koltuğunun bulunduğu, yerlerin mozaik olduğu, penceresi batıya bakan, pek köhne sayılamayacak bu Huzur evi odasında yaşı 70’ e varmış ve çoktandır ilaç tedavisi gören birisi yatmaktadır.
    Kaybetmişlikle bulmuşluğun, ya da bulmuşlukla kaybetmişliğin arasında bir çok zıt duyguyu aynı anda yaşayan kadın, gözlerinin ışığına bakılırsa, sevinmektedir. Alnındaki daha bir belirginleşen hayat çizgileri ise üzüntülü olduğunu ortaya koymaktadır.
    Çok kısa bir sürede anılar gözünün önünden bir film şeridi gibi geçmiş olan kadın, üzerinde lacivert eşofman bulunan yataktaki yaşlı adama yaklaşır. Gözleri nemlidir. Yıllardır denize hasret bir kaptanın denizi seyrettiği gibi seyreder bir müddet onu. Ve buruk bir sevinç içerisinde seslenir.

- Merhaba,
Nihayet buldum seni.
Nasılsın,
Beklemiyordun değil mi beni?..

- Merhaba,
Ben kaybolmadım ki bulunayım.
Herkes biliyor ki,
Son sekiz senedir buradayım.

- Yanlış anladın,
Kavuştum sana dedim.
Belki inanmayacaksın ama,
Seni çok özledim.

- Çıkaramadım, af buyurun,
Tanıtır mısınız kendinizi?
Ne zamandır tanıyorsunuz,
Bendenizi?

- Yapma Allah aşkına
Yapma be şâir
Ne şiirler yazmıştın hani,
Beni sevdiğine dâir.

- Hem sevdim hem şiir yazdım ha
Şimdi iyice şaşırttınız.
Aklımı yitirmedim daha
Bence siz ortaya bir yalan attınız.

- Yalan değil söylediğim
Niçin öyle düşünüyorsun?
Bu değildi beklediğim,
Beni kırmak mı istiyorsun?

- Niyetim sizi üzmek değildi,
Samimi söylüyorum.
Sadece gerçekleri,
Anlamak ve anlatmak istiyorum.

- Haydi, gezdireyim bahçede seni,
Hava alırsın, mevsim nasıl olsa yaz.
Hem belki konuştukça,
Hatırlarsın geçmişi biraz.

- Hatırlamam neyi değiştirir,
Konuşsak da hoş konuşmasak da hoş.
Gerçek olan tek şey şu değil mi;
Sevgisiz geçen hayat boş.

- Alır alır gelirdim seni buraya,
Ancak Huzur evinde kavuşuruz derdim.
İster inan ister inanma ama,
Ben sana bu güne söz verdim.

- Ya, demek öyle,
Pekiyi ya bunca geçen zaman?
Hasret nasıl telafi edilir,
Mümkün mü o günü tekrar yaşaman?

- Hiç unutmam,
Bir sohbette sormuştun bana,
“Bende ne buldun?” diye.
Gönlümü çalan ne servetindi
Ne de verdiğin bir hediye.

- Allah Allah,
Diyorsun ki şuydu sorduğun,
Peki söyle bakalım,
Neymiş bende bulduğun?

- Oturduğumuz o parkta gözlerine bakarak,
Gülümsemiştim.
Ve daha sonra sana,
Sen beni çok sevdin, demiştim…

- Hatırlıyorum elbette hepsini,
Unutulur mu hiç?
Onca gayret onca emek.
Tahmin etmeliydim,
Sen, “O” sun demek.

- Evet, benim,
“Sevmekten kim usanır?” diyen,
Kaç kere yemin eden,
Kaç kere geri gelen…

- Anlıyorum, kaçan kovalanır, sevenden kaçılır,
Bizde böyledir değil mi âdet?
Üç günlük dünyada
Çok görülür saadet.

- Gittim… Gittim ama,
Sebepsiz değildi gidişim,
Terk etmiş olsam da seni o gün.
Geldim işte yanındayım,
Ve seninim bugün.

- Neye yarar ki,
Ne olursa olsun neden,
Beni terk ettin.
Ve geçti artık iş işten,
Sen unutulmuş olmayı,
Çoktan hak ettin.

- Yalvarırım,
Yalvarırım bana bunları söyleme.
Kırk yıldan sonra,
Tam bulmuşken seni,
Yeniden kaybetmemi isteme.

- Bırak !..
Bırak lütfen ellerimi,
Ömür bitmiş seni neyleyim?
Tek başıma yaşadığım dünyadan,
Bırak da, yalnız gideyim…

Sağ elini avuçlarının arasında tutan kadından kurtaran yaşlı adam, oturmakta oldukları banktan da aniden kalkar.

Bastonunun da yardımıyla ağır aksak yürümeye başlar. Ağlıyordur… Ama arkasına bakmadan yürümektedir. Binaya mı? Odasına mı? Hayır…

Ağlamaktan gözleri kan çanağına dönmüş gençliğinin maralını, güzel hatıralar yaşadığı kadınını, yüzlerce şiir yazdığı ilham perisini bırakmıştır arkasında…

Gitmektedir…. Ama nereye gittiğini ne kendisi ne bir başkası bilmektedir…

 

 

 
  Bugün 13 ziyaretçi (19 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol